
Şimdi sıkı durun, birazdan doğrusunu söylüyorum…
Siz siz olun, doğrusu saatler olsun değil, sıhhatler olsun, diyenlere kulak asmayın. Banyo yaptıktan sonra ya da tıraş olduktan sonra duyduğunuz ‘saatler olsun’ ifadesi doğrudur.
Continue readingŞimdi sıkı durun, birazdan doğrusunu söylüyorum…
Siz siz olun, doğrusu saatler olsun değil, sıhhatler olsun, diyenlere kulak asmayın. Banyo yaptıktan sonra ya da tıraş olduktan sonra duyduğunuz ‘saatler olsun’ ifadesi doğrudur.
Continue reading »Biri bana “Yedigöller’e ne gitmek gerekir” diye sorsa, elbette cevabım; “her zaman” şeklinde olacaktır. Elbette ki, dört mevsim apayrı güzel Yedigöller. Fakat sorudan kasıt, “en iyi sonbahar fotoğraflarını çekmek” için uygun zaman olduğu için cevabım daha kesin olacaktır.
Yeşil Türbe, Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında, Yeşil Cami’nin güneyine inşa ettirilmiştir. Sultanın ölümünden 40 gün önce inşası bitmiştir. Dışı tamamen çini kaplı olması açısından bir örneği daha yoktur ve bir anlamda fetret devrinin ardından Osmanlının şahlanışının anıtsal bir simgesidir. Çelebi Sultan Mehmed Edirne’de vefat ettikten sonra Bursa’ya getirilerek türbesine defnedilmiştir.
Adı yeşil olmasına karşın türbenin dışı ve içi mavi çinilerle kaplı olduğundan, görünüşü mavidir. Çoğunluk bu rengin turkuaz rengi olduğunu ve bu sebeple de Yeşil Türbe diye adlandırıldığını iddia eder. Yanındaki caminin ve semtin adı da Yeşil’dir. Gerçekte “yeşil” isminin nereden geldiğini öğrenmek ister misiniz?
Continue reading »Geleneksel olarak Erzurum’un Oltu ilçesinde yapılan cağ kebabı, önceden terbiye edilmiş etin yatık bir şişe geçirilip odun ateşi üzerinde pişirilmesiyle hazırlanır. Cağ (veya bico) adı verilen şişler kullanılarak servis yapıldığından bu adı almıştır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde anlamına bakınca, karşılığında Oltu kebabı yazmaktadır.
Cağ kelimesi başta Erzurum Ağzı olmak üzere, Kütahya, Sinop, Amasya, Tokat, Trabzon, Çorum, Samsun, Gümüşhane, Rize, Artvin, Kars, Erzincan, Tunceli, Malatya, Elazığ, Urfa, Maraş, Sivas, Kayseri ve Niğde gibi birçok yöremizde “çorap örmek için kıllanılan şiş” anlamında kullanılmaktadır.
Continue reading »“Murat 124” nam-ı diğer “Hacı Murat” 1971’de Bursa’daki Tofaş Otomobil fabrikasında Fiat 124 şasesine oturtularak üretilen Türkiye’nin yabancı lisanslı ilk otomobilidir. 1971-1977 arasında 134 bin 867 adet üretilmiştir. Kuş serisinin üretiminin başlamasıyla 1977 yılında üretimi durdurulmuştur. Murat adı Fiat markasının Türkiye’ye uyarlanmasıdır.
Hacı Murat lakabının nereden geldiği ile ilgili birçok şehir efsanesi olmakla birlikte en çok rağbet görenleri şunlardır;
Continue reading »Her ne kadar TDK sözlüğü konuya “çiğbörek” açıklamasını getirmiş olsa da, Eskişehir’de bulunan Kırım Çibörekçisi gerek duvarda asılı kocaman bir pano, gerekse masalardaki servislerinde doğrusunun “çiğbörek” değil, “çibörek” olduğunu uzun uzun anlatır. Fakat tartışma bu kadarla da kalmaz. Kimileri de böreğin gerçekte “şıbörek-şibörek”, “şırbörek-şirbörek” olduğu iddiasındadırlar.
Osmanlı İmparatorluğunu 1299-1922 yılları arasında yöneten 36 padişahtan ilk altısının kabri Bursa’da Bulunmaktadır. İşte Bursa’nın Sultanlarının türbeleri…
Kabri Bursa’da Osman Gazi Türbesi’ndedir.
Continue reading »Çin’in kırsal kesiminde yaşam savaşı veren bir aile vardı. Dede, baba, anne ve çocuktan oluşan bu aile oldukça sıkıntı çekiyordu. Bir gün baba, yılların verdiği yorgunlukla bir köşede oturmaktan başka işe yaramayan dedeyi, çitene koyarak nehre doğru yola çıktı. Nehrin kenarında arkadaşlarıyla oynayan çocuk, babasına ne yaptığı sordu.
Baba: Dedenin bize yük olmaktan başka yaptığı bir şey yok. Onu bu çiten ile beraber nehre atmaya karar verdim dedi.
Çocuk heyecanlanarak atıldı:
– Aman baba, çiteni atma. Çünkü bir gün gelip sen de yaşlandığında o çiten bana lazım olacak.
Pencerenin perdesini, Aç bana göster yüzünü!
Bu şarkıyı çocukluğumdan beri çok sevmişimdir. Ama ben size şimdi bu şarkıdan bahsetmeyeceğim. Bahsedeceğim şey örtücü de dediğimiz fotoğraf makinelerinde bulunan perde sistemi olacak. Fotoğraf kelimesinin ışık ve yazı anlamına gelen photos ve grafi kelimelerinin birleşmesinden meydana geldiğinden ve anlamının da ışıkla yazı yazmak olduğundan daha önce bahsetmiştim. İşte bu ışığın ne kadar büyüklükteki bir delikten geçeceğinin belirleyen ve objektiflerin içinde bulunan diyafram sisteminin yanında, bu ışığın ne kadar süre ile içeri gireceğini belirleyen ve fotoğraf makinelerinin içinde bulunan bir perde sistemi de bulunur.
Kim korkar diyaframdan!
Biraz olsun fotoğrafa ilgi duymuşsanız, mutlaka diyafram diye bir şeyden haberiniz vardır. Peki, ama nedir bu diyafram, tam olarak ve ne işe yarar? Fotoğraf kelimesi fotos ve grafi kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Fotos ışık, grafi ise yazı yazmaktır. Bu manada fotoğraf, ışıkla yazı yazmaktır. Fotoğraf çekmek için en gerekli şey de ışıktır. Az ya da çok olsun, fotoğrafın oluşması için ışığa ihtiyacımız vardır. İşte bugün dijital fotoğraf makinelerinde, daha önceki analog makinelerdeki filmin yerini alan sensör dediğimiz algılayıcıların üzerine düşen ışık, fotoğrafik görüntüyü oluşturur. Dışardan gelip fotoğraf makinesinin içine giren ışık miktarı değişken olacaktır. Bu ışık miktarını kontrol edebilmemizi sağlayan bazı mekanizmalar mevcuttur. İşte bunların başında da diyafram sistemi gelir.